assoskayalipansiyon
Ziyaretşi defteri
Basında Biz
Ana Sayfa
Asos-Berhemkale
Neden Sokakağzı Niçin Kayalı Pansiyon
Bize Ulaşın & İetişim Numaralarımız
Nasıl Gelebilirsiniz?
Fotoğraf Galerisi
Odalarımızdan Görünüm
Aile odalarımız (Apart Daireler)
Çevrede Gezilecek Yerler
 

Çevrede Gezilecek Yerler

Assos Gezilecek Yerler - Tarihi Mekanlar

Antik Çağ'ın en önemli yerleşim merkezlerinden olan Assos'ta dünyaca ünlü antik kentleri ve muhteşem doğa güzelliklerini görmeden eve dönmeyin...

Assos, Edremit Körfezi ile Midilli Adası karşısında, bir volkanın eteğinde, Andezit Kayalıkları üzerinde kurulmuş, Antik çağların önemli yerleşim merkezlerindendir. Dolayısıyla da Assos'ta gezilecek antik kentler, ören yerleri, Yunan mitolojisine konu olmuş efsane yerler ve eşsiz doğal güzellikler var. Bunlar nereler diye merak ediyorsanız sizin için hazırlamış olduğumuz yazıya göz atmanızı öneriyoruz.

Assos Athena Tapınağı: Assos'un simgesi haline gelmiş olan Assos Athena Tapınağı, Assos kalıntılarının en önemli parçasıdır. Yapının tarihi M.Ö. 530 olarak bilinmekte.

Assos Antik Kenti: Athena Tapınağı'nı da içine alan ve Assos kalıntıları olarak bilinen Assos Antik Kenti koya hakim bir tepede kuruludur ve 4 km uzunluğundaki surlarla çevrilidir. Antik kentin içinde görülebilecek diğer yapılar agora, meclis, nekropol, stoa, gymnasium ve tiyatrodur.

Hüdavendigar Camii: 1. Murat döneminde inşa edilen ve antik kentin tepesine kurulan Hüdavendigar Camii, klasik Osmanlı mimarisinden farklı bir bir yapıdır. Caminin içinde yer alan kadırga resimleri görülmeye değerdir.

Behramkale Köprüsü: Tuzla Çayı üzerinde kurulu olan Behramkale Köprüsü Assos'ta gezebileceğiniz tarihi yerler arasında. Yerel taşlardan yapılan köprünün yapım tarihi 14. yy'a dayanıyor.

Behramkale: Tarih ile doğanın muhteşem birlikteliğine şahit olacağınız Behramkale, küçük bir tarihi köy ve her yıl binlerce turisti ağırlıyor. Assos'la özdeşleşen Behramkale'de limanı, sevimli mekanları, plajı gezebilirsiniz.


TÜRKİYE'NİN EN BATI UCU BABAKALE

Bababurnu’nun antik çağlardaki adı Lekton/Lektos olarak geçiyor. Her iki isimde sık sık kullanılmış. Homeros İlyada’sında Bababurnu’ndan “Lektos burnundan fırladılar denizden vardılar canavarlar anası çok pınarlı İda’ya” diye bahseder.

Homerosun anlattığı hikâyeye göre; düzenlenen bir güzellik yarışması nedeniyle çıkan Truva savaşı sırasında Truvalılar’ın Akhalar’a üstünlük sağlamasını kabullenemeyen Baş tanrı Zeus’un karısı tanrıça Hera’nın yarışmada birinciliği kaptırdığı Afrodit’e karşı büyük bir kini vardır.

Tanrıların tanrısı Zeus bu savaşı tasvip etmeyip tarafsız davranırken diğer tanrı ve tanrıçalara da bu savaşta tarafsız kalmalarını söylemiştir. Tanrıça Hera savaşı kaybetmekte olan Akhalar’ı desteklemesine karşın Zeus’tan çok korkmaktadır. Kendince bir plan yapar süslenip kokular sürecek Zeus’u kandırıp uykuya dalmasını sağlayacak Zeus uykudayken savaşı Akhalar’ın lehine çevirecektir. Süslenip kokular süren Tanrıça Hera Güzellik tanrıçası Afrodit’e giderek onu cilveli gösteren tılsımlı sutyenini ödünç ister. Afroditten aldığı tılsımlı emanetle daha bir 
alımlı olan Hera dağları okyanusları aşarak uyku tanrısı Hypnos’u bulur. Zeus’un hiddetinden çekinen Hypnos başta planı kabul etmek istemez: Tanrıça Hera ona güzeller güzeli Kharit tanrıçası Pasithea’yı vereceğini söylerek ikna eder. İkisi birlikte denizler aşarak Lektos burnundan fırlayıp, tanrı Zeus’u uyutmak için İda dağına çıkarlar

İşte bu mitolojilere efsanelere konu olmuş İda dağının batıdaki en ucu uyku tanrısı ile tanrıça Hera’ nın denizden fırladıkları yer Bababurnu’dur. Babakale bu burnun ucunda yer alır.

Babakale’nin tarihi ne ilişkin tüm kayıtlar 1723 yılını gösterir. Bir deniz seferinden dönerken fırtınaya yakalanan III. Ahmet köyün doğal koyuna sığınır. Bunu fırsat bilen yöre halkı padişaha yaşadıkları sıkıntıları anlatarak korsanlardan çok çektiklerini buna bir çare bulmasını isterler. Halkı dinleyen padişah III. Ahmet Veziri Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’ ya talimat verir.Vezir Damat İbrahim Paşa da Kaptan-ı Derya Mustafa Paşa’yı görevlendirir. Hemen bir ferman çıkarılarak,ülkenin dört bir yanındaki hapis olan
mahkûmların burada yapılacak kalenin inşaatından sonra çalışmalarının karşılığında serbest kalacakları buyrulur.

Osmanlının son kalesi inşa edilirken beş km künk döşenerek çeşme, cami ve evler inşa edilmiştir. Kalenin inşaatı bitince tüm mahkûmlar özgürlüklerine kavuşurken Babakale’de de yerleşik hayat başlamış olur.


MERAKLISINA BABAKALE BIÇAKLARI

Bir zamanlar Babakale’de 18 bıçakçı dükkânı varmış. Günümüzde ise bu işi sadece iki aile sürdürüyor. Bıçakçılığın geçmişi 1700 lü yıllara dayanıyor. Osmanlı imparatorluğu kılıç ihtiyacını karşılamak için bıçak ustalarını bu yıllarda Kazakistan’dan getirmiş. O gün bugündür bıçakçılık babadan oğla geçiyor.
  Babakale Bıçakları nın en büyük özelliği tamamen el yapımı olması. İsteğe göre yüzü krom çelikten ya da dövme çelikten kabzaları ise sarı pirinçten yapılıyor.

Bıçağın sapı iki veya altı parçalı olabiliyor altı parçalı ise özel yapım bıçak oluyor. Büyük bıçakların yüzü desenli oluyor desenin güzelliği ustasının maharetini gösteriyor. Babakale bıçaklarının sapları boynuzdan, plastikten ve ağaçtan yapılıyor sapı ise kulaklı veya kulaksız olabiliyor. Bıçakların kını ağaçtan yapılıp üzeri deri ile kaplanıyor. Eskiden çelik Sicilya’dan gelirmiş günümüzde Türk veya Fransız çeliği kullanılıyor.
Babakale’de üretilen kılıçlar Mısır’a Şam’a kadar gidiyormuş. Günümüzde üretilen bıçakların belirli bir kısmı yurt dışına gönderiliyor. Kılıçların en büyük özelliği ise yüz kısımlarının içe dönük olması. Kılıçlarda bıçaklar gibi tamamen elde yapılıyormuş. Kılıçlar kırılmasın diye ağzı çelik sırtı demirden yapılırmış.

Bugün 3 ziyaretçikişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol